6 Nisan 2013 Cumartesi

Kısa Bilim Kurgu Öyküleri Seri 1: Ahmaklar - Isaac Asimov


Naron uzun ömürlü olan Rigel ırkındandı ve ailesinin galaksi kayıtlarını tutan dördüncü üyesiydi.
Naron'un büyük bir defteri vardı. Buna galaksilerde kafaları gelişen çok sayıdaki ırklar kaydediliyordu. Daha küçük bir deftere ise, olgunlaşarak Galaksi Federasyonuna girmeye hak kazanan ırklar yazılıyordu. Birinci defterde bazı isimler çizilmişti. Çünkü onlar şu ya da bu nedenle başarısız olmuşlardı. Şanssızlık, biyofizik veya biyokimyasal kusurlar, topluma ayak uyduramama neden oluyordu buna. Ama küçük deftere adları geçirilen hiçbir üye o zamana kadar silinmemişti.
Bir haberci yaklaşırken iri yarı ve son derece yaşlı biri olan Naron da başını kaldırdı.
Haberci, "Naron" dedi. "Ulu insan."
"E, ne var? Şu merasimi bir tarafa bırak." "Bir grup organizma daha olgunluğa erişti."
"Harika! Harika! Artık daha çabuk olgunlaşıyorlar. Bir yıl geçmiyor ki, yeni bir üyemiz olmasın. Peki, kim bu grup?" haberci, galaksinin kod numarasını ve onun içindeki dünyanın koordinatlarını verdi.

13 Ocak 2013 Pazar

Unutulmaz Sahneler

Sinema izleyicisi için her film kendine özgü, ayırt edici bir özellik taşır. Bazen filmin bile önüne geçen bu özellik, aynı zamanda o filmin anımsanma biçimidir. Bazılarının afişi akılda kalır, bazılarının müziği ya da etkileyici diyalogları… Bazı filmleri yönetmenleriyle anımsarız; bazılarını oyuncularıyla... Yapılan çekim hataları, hatta absürdlükler, acemilikler bile o filmi unutulmaz kılar. Aklımıza kazınmış sahneleriyle hatırladığımız ve her zaman hatırlanacak o filmlerden birkaçı... 

22 Ekim 2011 Cumartesi

Simülasyon Evresine Geçiş


Osmanlı İmparatorluğu’nu kurulduğu tarihten varlığını sürdürdüğü süre boyunca diğer benzer topluluklardan ayıran en temel özellik, bu toplulukların tarihsel diyalektiğini oluşturan ve dönemsel olarak tanımlayabileceğimiz bir düzen anlayışına son vererek, her ne kadar bilinçsizce yapılmış olsa da bir devrim gerçekleştirmiş olmasıdır. Marcel Mauss’un bağış kuramında ortaya koyduğu bu toplumların yapısına baktığımızda, bir büyü düzeni olan potlaç yaşam biçimi, genelde değişiklik ve değişime karşı olan bir düşünce yapısına sahiptir. Karşı olma daha çok zihniyet değişikliğine karşı olma şeklindedir. Çünkü ritüeller üzerine oturtulmuş törensel bir büyü düzeni olan karşılıklı yükümlülük evreni irrasyoneldir. Bu zihniyete göre insanlar kendi kendini yineleyen bir düzene sahip olan doğanın, yalnızca verip tüketip artı değer üretmeden süre giden değişmezliğine inanmaktadırlar. Armağan kültürüne ait bu toplumlar, bu kültüre özgü olan ve rasyonel düşünceden yoksun dogmatik yapıları gereği gelişmenin ve ilerlemenin yaşanmadığı durağan bir kısır döngü üzerine kuruludurlar.


Dil ve Anlam Sorunları

Niyazi Berkes “Türkiyede Çağdaşlaşma” kitabının “dil çağdaşlaşması ve siyasal anlamları” bölümünde, 1850’li yıllara gelindiğinde, Tanzimat Dönemi’nin getirdiği Osmanlı geleneğinin yavaş yavaş parçalanması sürecinin, dil, basın ve yazı alanlarındaki görünüşlerine değinmiştir.Tanzimat Dönemi’nin dil, basın ve yazı alanlarındaki gelişmelerinde “aydınlanma”, “halka doğru eğilimi” ve “siyasal özgürlük “ başlıkları altında incelenebilecek üç düşün yönü saptamıştır.

Aydınlanma, başlangıcı III.Selim zamanına kadar giden din ve gelenek alışkanlıkları yerine, aklın ve özellikle batıda gelişen bilimsel ölçülerin üstünlüğü inancını simgeler.Siyasal özgürlük, iktidarın mutlak gücünü kırarak demokrasi yolundaki halkın özgürlüğü idealinin özlenmesidir. Halka doğru eğilimiyse yönetici tabaka ve halk kitleleri arasındaki uçurumun başta dil olmak üzere birbirlerini anlama araçlarını geliştirme isteğini yansıtır.

6 Ekim 2011 Perşembe

Cyberpunk

Bruce Bethke’ nin 1980 yılında yazdığı “ cyberpunk ” isimli öyküsü bu kültürün hangi isimle anılacağını belirlemiştir. Ancak türün isim babası olmasına rağmen “ cyberpunk kültürü ” nün hareket noktasının aslen “Neuromancer” romanıyla William Gibson’ a ait olduğunu söylemektedir. Bethke’ nin de belirttiği üzere Gibsonsiber uzay”, “ matris ” ve “ sanal gerçeklik ” gibi kavramları ilk kez ayrıntılı olarak tarif eden kişidir.
Önceleri “ cyberpunk ( siberpunk ) ” terimi sadece genç, teknolojik hünerleri olan, etik tanımları olmayan, bilgisayar aracılığıyla vandal ve suça meyilli karakterler için kullanılırken, artık bir alt-kültür olarak insanları etkilemekte ve zaman içerisinde nereye gideceği kestirilemeyen bir olgudur. Sibernetik bilimi ve punk alt-kültürü “ cyberpunk ” kavramının teknoloji ve bireysellik olan iki temel noktasını belirleyen etkenlerdir. Makineler aracılığıyla gerçekleştirilen bir isyan hareketi olarak da görülebilecek “ cyberpunk ” hareketi ileri teknoloji içerisinde ve düşük yaşam seviyesinde yaşanır. İnsan ve hayvanlar arasındaki genetik karışımlara makinelerin de entegre olmasıyla kurgulanan gelişmiş teknoloji içerisinde varoluşun bilinmezliği haykırırken dehşet içinde bir “ antiütopya ” ya doğru yol alınmaktadır.

21 Eylül 2011 Çarşamba

Gözetim Toplumu

Evrensel boyutlarda insani değerlere sahip olup daha gelişkin bir dünya yaratma sürecinde gelişmiş uygarlıklar, insanlığı peşinden sürükleyerek diğerlerine öncülük ederler. Gelişim sürecini tamamlayarak, artan gereksinimlere artık karşılık vermeyip sahip olduğu ilüzyonu  yitirmiş olan her uygarlık bu kez kendi kendini tekrar etmek durumunda kalır. Dünyanın geri kalan kısmını peşinden sürükleyen günümüz modern toplumlarının geldikleri son noktanın da böylesi bir tekrardan ibaret olduğu yavaş yavaş anlaşılmaya başlanmaktadır.

Ancak modern toplumlar gelişmenin ve ilerlemenin son sürat devam ettiği yanılgısını yaratmak adına, kendinden önceki toplumların inanç sistemleri benzeri araçları kullanmaları gibi sahip oldukları teknolojiden faydalanmaktadırlar. Bu algının yaratılması için öncellikle hayatın düzenlenmiş ve belirlenmiş bir yolda yürümesini sağlayacak disipline edici uygulamalara başvurmaktadırlar.

Chapline ve Modern Zamanlar

Tarih boyunca insanlar arasında ortaya çıkmış olan çelişkiler ve çatışmalar yoğun biçimde güldürünün yapı taşını oluşturmuşlardır. Aristo trajedinin ortalamanın üstündeki insanları; güldürününse ortalamanın altındaki insanları temsil ettiğini söyleyerek soylu ve aşağı sınıf ayrımını yapmış, güldürünün alt sınıfların üsttekilerden öç almasıyla ortaya çıkmış bir tür olduğunu vurgulamıştır. Chaplin’e  göre ise; yaşamda güçlü olmak için mizaha en çok ihtiyaç duyan alt sınıftır. Güldürünün vazgeçilmezleri, çelişki ve çatışmalar bu türe kesinlik kazandırır. İnsan olarak sahip olduğu bütün değerleri hala bünyesinde barındırmakta olan ‘şarlo’ karakteri soylu insancıl ülküleri için verdiği sürekli ve dramatik savaşı en keskin biçimiyle ‘Modern Zamanlar’ filminde sürdürmektedir.

Türk Sinemasında Bilim-Kurgu



Türkiye’de bilim-kurgu sinemasının örneklerine nadiren rastlanmasının nedenlerini düşünüyorum ve bilimin zaten önemsenmediği bir ülkede, bundan çıkarılabilecek kurguların mahiyetinin, absürdlüğü ile kült statüsüne erişmiş “ Dünyayı Kurtaran Adam “ benzeri yapımlardan öteye geçememiş olmasını normal karşılıyorum.
Yeni bir terminoloji yaratmak, varolandan yola çıkarak yeni bir gelecek öngörüsünde bulunmak ve bunların tutarlılığını sağlamak gibi zorlukları bünyesinde barındıran tür, öncelikle insanın varolan algılarından sıyrılmasını gerektirmektedir. Nitelikli bir bilim-kurgu filmi ortaya koymak için kişinin, yeni ve tutarlı bir dünya öngörüsünde bulunmasının zorluğundan çok, böyle bir toplumsal yapı içerisinde oluşmuş varolan algılarından sıyrılmasında zorlanacağını düşünüyorum.
Güncel sorunların distopik öngörüsü niteliğindeki gerçek bir bilim-kurgu filmini, etrafındaki sıradan algıları kırma isteğini içinde hisseden sinemacılar sayesinde izleyebiliriz; yoksa daha çok uzun yıllar “uzaydaki Türk”ün klişe esprilerine gülmek(!) zorunda kalırız.

Bindokuzyüzseksendört ve Gözetim Toplumu

Toplumsal denetim in önemli araçlarından biri olan gözetimin tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eski temellere dayanmaktadır. Toplumların uyum ve birlikteliklerine sağlamak adına geliştirdikleri mekanizmalardan biri olan gözetim, moderniteyle başlayıp enformasyon çağı olarak süre giden dönemde gözetim toplumu kavramı olarak ele alınmaya başlamıştır. Birliktelik ve uyum sağlayacak pratiklerin bütünü olarak toplumsal denetim, genellikle yasaklama, zorunlu kılma ve hukuki yaptırımların yanında medya, sivil toplum örgütleri ve kitle iletişim araçları yoluyla gerçekleştirilen yönlendirmeler olarak kendini göstermektedir. Bu pratikler tarihsel süreç içerisinde denetim ihtiyaçlarıyla birlikte değişim gösterirken aralarında önemli bir yer tutan gözetim, güç ve iktidar ilişkileri bağlamında farklılaşarak giderek bir gözetim toplumu oluşturulması sürecini doğurmuştur.

Bilim Kurgu Alttürlerinde Gözetim Olgusu



Gözetim toplumu nun içindeki oluşturulmuş dünyalarında yaşayan bireyler bu dünyanın dışında var olan bir gerçeklik algısından yoksundurlar. Sinemanın gerçekle olan etkileşimi doğrultusunda bilim-kurgu türünün yaşanan dünyanın alışılmış algılama biçimine karşı olan genel karakteristiği bu türün ilgi alanlarını belirlemektedir. Türün alışılmış algı biçimlerinin dışına çıkmak istemesi onu tamda 80’lerden itibaren değişmeye başlayan teknoloji kökenli bir yapı ile karşı karşıya getirerek, alttür lerinin doğmasına neden olmuştur. “Bilim-kurgu türüne göre sağlıksız ve zararlı bir şekilde gelişip tüm yaşantımızı etkisi altına alan modern teknoloji, insanın kanını emen bir ‘Drakula’ gibi üzerimize hipnotik br etki de kurmuş bulunmaktadır. Kalpsizleşmiş teknotratlar yada gezegenler arası verimlilik uzmanları, korku filmlerindeki Drakula’lar gibi bizi kanı donmuş bir uyumlanım (conformity) içine hapsetmek, kapatmak istemektedir. Bunun içinde hayranlık uyandıracak kadar gelişkin göz alıcı güzellikte makineler, makine sistemleri, bilimsel buluşlar kullanmaktadır”.Yavaş yavaş gelişen teknoloji ve beraberinde onun yanlış ellerde yanlış hedefler alınarak kullanılmasıyla birlikte iyice açığa çıkmaya başlayan gözetim toplumu olgusu bilim-kurgu sinemasında tekno-politik bir sistemin gözetimindeki gelecek tasvirlerini doğurmaya başlamıştır.