21 Eylül 2011 Çarşamba

Gözetim Toplumu

Evrensel boyutlarda insani değerlere sahip olup daha gelişkin bir dünya yaratma sürecinde gelişmiş uygarlıklar, insanlığı peşinden sürükleyerek diğerlerine öncülük ederler. Gelişim sürecini tamamlayarak, artan gereksinimlere artık karşılık vermeyip sahip olduğu ilüzyonu  yitirmiş olan her uygarlık bu kez kendi kendini tekrar etmek durumunda kalır. Dünyanın geri kalan kısmını peşinden sürükleyen günümüz modern toplumlarının geldikleri son noktanın da böylesi bir tekrardan ibaret olduğu yavaş yavaş anlaşılmaya başlanmaktadır.

Ancak modern toplumlar gelişmenin ve ilerlemenin son sürat devam ettiği yanılgısını yaratmak adına, kendinden önceki toplumların inanç sistemleri benzeri araçları kullanmaları gibi sahip oldukları teknolojiden faydalanmaktadırlar. Bu algının yaratılması için öncellikle hayatın düzenlenmiş ve belirlenmiş bir yolda yürümesini sağlayacak disipline edici uygulamalara başvurmaktadırlar.

Chapline ve Modern Zamanlar

Tarih boyunca insanlar arasında ortaya çıkmış olan çelişkiler ve çatışmalar yoğun biçimde güldürünün yapı taşını oluşturmuşlardır. Aristo trajedinin ortalamanın üstündeki insanları; güldürününse ortalamanın altındaki insanları temsil ettiğini söyleyerek soylu ve aşağı sınıf ayrımını yapmış, güldürünün alt sınıfların üsttekilerden öç almasıyla ortaya çıkmış bir tür olduğunu vurgulamıştır. Chaplin’e  göre ise; yaşamda güçlü olmak için mizaha en çok ihtiyaç duyan alt sınıftır. Güldürünün vazgeçilmezleri, çelişki ve çatışmalar bu türe kesinlik kazandırır. İnsan olarak sahip olduğu bütün değerleri hala bünyesinde barındırmakta olan ‘şarlo’ karakteri soylu insancıl ülküleri için verdiği sürekli ve dramatik savaşı en keskin biçimiyle ‘Modern Zamanlar’ filminde sürdürmektedir.

Türk Sinemasında Bilim-Kurgu



Türkiye’de bilim-kurgu sinemasının örneklerine nadiren rastlanmasının nedenlerini düşünüyorum ve bilimin zaten önemsenmediği bir ülkede, bundan çıkarılabilecek kurguların mahiyetinin, absürdlüğü ile kült statüsüne erişmiş “ Dünyayı Kurtaran Adam “ benzeri yapımlardan öteye geçememiş olmasını normal karşılıyorum.
Yeni bir terminoloji yaratmak, varolandan yola çıkarak yeni bir gelecek öngörüsünde bulunmak ve bunların tutarlılığını sağlamak gibi zorlukları bünyesinde barındıran tür, öncelikle insanın varolan algılarından sıyrılmasını gerektirmektedir. Nitelikli bir bilim-kurgu filmi ortaya koymak için kişinin, yeni ve tutarlı bir dünya öngörüsünde bulunmasının zorluğundan çok, böyle bir toplumsal yapı içerisinde oluşmuş varolan algılarından sıyrılmasında zorlanacağını düşünüyorum.
Güncel sorunların distopik öngörüsü niteliğindeki gerçek bir bilim-kurgu filmini, etrafındaki sıradan algıları kırma isteğini içinde hisseden sinemacılar sayesinde izleyebiliriz; yoksa daha çok uzun yıllar “uzaydaki Türk”ün klişe esprilerine gülmek(!) zorunda kalırız.

Bindokuzyüzseksendört ve Gözetim Toplumu

Toplumsal denetim in önemli araçlarından biri olan gözetimin tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eski temellere dayanmaktadır. Toplumların uyum ve birlikteliklerine sağlamak adına geliştirdikleri mekanizmalardan biri olan gözetim, moderniteyle başlayıp enformasyon çağı olarak süre giden dönemde gözetim toplumu kavramı olarak ele alınmaya başlamıştır. Birliktelik ve uyum sağlayacak pratiklerin bütünü olarak toplumsal denetim, genellikle yasaklama, zorunlu kılma ve hukuki yaptırımların yanında medya, sivil toplum örgütleri ve kitle iletişim araçları yoluyla gerçekleştirilen yönlendirmeler olarak kendini göstermektedir. Bu pratikler tarihsel süreç içerisinde denetim ihtiyaçlarıyla birlikte değişim gösterirken aralarında önemli bir yer tutan gözetim, güç ve iktidar ilişkileri bağlamında farklılaşarak giderek bir gözetim toplumu oluşturulması sürecini doğurmuştur.

Bilim Kurgu Alttürlerinde Gözetim Olgusu



Gözetim toplumu nun içindeki oluşturulmuş dünyalarında yaşayan bireyler bu dünyanın dışında var olan bir gerçeklik algısından yoksundurlar. Sinemanın gerçekle olan etkileşimi doğrultusunda bilim-kurgu türünün yaşanan dünyanın alışılmış algılama biçimine karşı olan genel karakteristiği bu türün ilgi alanlarını belirlemektedir. Türün alışılmış algı biçimlerinin dışına çıkmak istemesi onu tamda 80’lerden itibaren değişmeye başlayan teknoloji kökenli bir yapı ile karşı karşıya getirerek, alttür lerinin doğmasına neden olmuştur. “Bilim-kurgu türüne göre sağlıksız ve zararlı bir şekilde gelişip tüm yaşantımızı etkisi altına alan modern teknoloji, insanın kanını emen bir ‘Drakula’ gibi üzerimize hipnotik br etki de kurmuş bulunmaktadır. Kalpsizleşmiş teknotratlar yada gezegenler arası verimlilik uzmanları, korku filmlerindeki Drakula’lar gibi bizi kanı donmuş bir uyumlanım (conformity) içine hapsetmek, kapatmak istemektedir. Bunun içinde hayranlık uyandıracak kadar gelişkin göz alıcı güzellikte makineler, makine sistemleri, bilimsel buluşlar kullanmaktadır”.Yavaş yavaş gelişen teknoloji ve beraberinde onun yanlış ellerde yanlış hedefler alınarak kullanılmasıyla birlikte iyice açığa çıkmaya başlayan gözetim toplumu olgusu bilim-kurgu sinemasında tekno-politik bir sistemin gözetimindeki gelecek tasvirlerini doğurmaya başlamıştır.