Tarih boyunca insanlar arasında ortaya çıkmış olan çelişkiler ve
çatışmalar yoğun biçimde güldürünün yapı taşını oluşturmuşlardır. Aristo
trajedinin ortalamanın üstündeki insanları; güldürününse ortalamanın altındaki
insanları temsil ettiğini söyleyerek soylu ve aşağı sınıf ayrımını yapmış,
güldürünün alt sınıfların üsttekilerden öç almasıyla ortaya çıkmış bir tür
olduğunu vurgulamıştır. Chaplin’e göre ise; yaşamda güçlü olmak için
mizaha en çok ihtiyaç duyan alt sınıftır. Güldürünün vazgeçilmezleri, çelişki
ve çatışmalar bu türe kesinlik kazandırır. İnsan olarak sahip olduğu bütün değerleri hala bünyesinde
barındırmakta olan ‘şarlo’ karakteri soylu insancıl ülküleri için verdiği
sürekli ve dramatik savaşı en keskin biçimiyle ‘Modern Zamanlar’ filminde
sürdürmektedir.
1932 Haziranı’nda 15 aylık
dünya gezisinden döndüğünde, Büyük Buhranın Amerikan toplumu üzerindeki
etkileri Chaplin’i sarsmış “Modern Zamanlar”ın fikri de bu durumun gözleminden
doğmuştur denilebilir. Bu film, Chaplin’in yapıtlarının merkezi, temel direği
hatta bir anlamda olgunluk noktası sayılabilir. Daha otobiyografik ve simgesel
olan “Verdoux”dan da fazla olarak, “Modern Zamanlar” daha özden ve daha insani
yönleri ile Şarlo Efsanesinin tamamının son derece açık bir anlatımı biçiminde
ortaya çıkmaktadır. Bu film, kuşkusuz, bir sanatçının insanın yabancılaşması
üzerine yaratabileceği en nitelikli belgelerden biridir.
Bir koyun sürüsüyle
koşuşturan insanların paralel biçimde gösterilmesiyle açılan film iki sürünün
de aynı bilinçsizliği taşıdığını vurgulamaktadır. Devasa makineler arasında ya
da aslında makinelerin birer parçası haline gelmiş biçimde ne yaptıklarını ne
ürettiklerini bilmeden durmaksızın çalışan işçilerin içinde bu yeni küresel
ekonomik düzene ayak uyduramayan sakar serseri hem çarkların işleyişini
bozmakta bu arada da kendi beynindeki çarkların işleyişi bozulmakta dolayısıyla
da toplum dışına itilerek ya akıl hastanesine ya da hapishaneye
gönderilmektedir.
Suçlaması topluma karşıdır;
acımasız bir zenginler ve kudretliler sınıfının egemen olduğu insanlık dışı bir
toplumun orman yasasına yöneltir suçlamasını. Bu suçlama, bu karşı savaş, yavaş
yavaş biçimlenerek “Modern Zamanlar” filmiyle açıklığa kavuşmuştur.
Şarlo her zaman toplumdaki
sıradan biri gibi düz kişilerin, sokaktaki adamın dostu ve suç ortağı olarak
tanınmıştır. Chaplin bunun bilinçli olarak farkındadır da. Halk zengin
kişilerin güç duruma düşmesinden zevk alır, tatmin olur, bunun içindir ki
Chaplin bütün zengin sınıfları sistemli olarak küçük düşürür. Bunun içindir ki
“Modern Zamanlar” doğal Amerikan toplumunun temel ilkelerini yok etmeye
girişmiş ve komünizm suçlamalarını kuvvetlendirmiştir.
Yoksullar,büyük bir sefalet
içindedirler ve horlanmaktadırlar. Bu yüzden hem kendi aralarında, hem de
başkalarına karşı kötü davranırlar. Şarlo da onlara benzer; çünkü O da namuslu
ve kurallara uyar olmayı göze alamamaktadır
Şarlo bir berduş değildir, o
bir işçidir. İşsiz de kalır ama o sırada yeni bir iş arıyordur. Çalışmak
kaçınılmaz bir şeydir. Aynı zamanda da nefretlik kötü bir şeydir. Çünkü insanı
zincire vurur ve aşağılatır. Aç kalmamak için Şarlo her işi yapmaya hazırdır.
Genel kural olarak güvenliği olmayan oldukça kötü işler bulur ve en alt kattan
hizmetlerle uğraşır. Dikkat çekici bir durum da Şarlo’nun, “Modern Zamanlar”
dan önce hiçbir zaman kelimenin tam anlamıyla işçi olmadığıdır. Şarlo çoğu
zaman işvereni tarafından sömürülür. Hatta bazen tartaklanır. Bu da Şarlo’nun
dünyasının bir sınıf anlayışına göre düzenlendiğini gösterir. Şarlo işten
korkar, nefret eder çünkü bir yere bağlanamaz. Korkunç derecede sakardır.
Giriştiği işleri inanılmaz biçimde arapsaçına çevirir ve onları doğru olarak
tamamlamaktan acizdir. Bu konuda en üst noktaya “Modern Zamanlar” da ulaşılır.
Bu arada Şarlo kelimenin çağdaş anlamında işçi olmuştur. Kapitalist tipte büyük
bir işletmenin zincirleme üretiminin bir parçasında çalışan işçi.
Şarlo emekçiyi daima
yoksulluğun çizgileriyle görmüş ve göstermiştir. Temsil ettiği durumların
insancıl gücü, siyasal çelişmeleri de buradan gelmektedir. “Modern Zamanlar”
filminde sürekli olarak emekçi temasına değinmekte, fakat konuya hiçbir zaman
siyasal açıdan yüklenmemektedir. Gözlerimizin önüne serdiği şudur: Emekçi hâla
kör ve uyutulmuştur. Emekçiyi tanımlayan şey gereksinimlerinin yapısı ve
efendilerinin elinden kendine ve topluma karşı yabancılaşmasıdır. Gerçekten de
Şarlo temel gereksinimlere göre biçimlenir. Yani açlık, uyku ihtiyacı, soğuğa
karşı savaş onu yöneltir. Çalışma gücünden başka hiçbir şeye sahip değildir.
“Modern Zamanlar” da, Şarlo proleterleşmenin en sefil ve en insanlık dışı
evresine, yani Taylorize işçi aşamasına ulaşır. O artık makinenin savunmasız
bir avı ve toplumsal düzenin kelimenin tam anlamıyla kurbanıdır. Marx daha
1844’lerde “ İşçi emeğiyle üretimi arttırdıkça yarattığı malların yabancı
dünyası karşısına daha güçlü olarak çıkmakta ve kendi iç dünyası ise gittikçe
daha fakirleşmektedir. İş işçinin dışındadır. İşçi işinde kendini bulamamakta,
kendini yadsımakta ve mutsuz olmaktadır. İşçi, kendini işin dışında yalnız
hissetmektedir. Demek ki çalışması bir gereksinmesinin karşılaması olmuyor,
kendi dışındaki ihtiyaçların karşılanması için bir araç durumuna giriyor… O
halde, işçinin faaliyeti kendi faaliyeti değil. Bu faaliyet, başkasının malı ve
işçinin kendini yitirmesidir. Sonuç olarak çalışan insan sadece hayvani
fonksiyonlarında özgürdür. Beşeri fonksiyonlarında kendini sadece hayvan olarak
görmektedir… Bu ilişki işçinin, kendisine yabancı olan ilişkisidir.” demiştir.
Çalışmanın getirdiği bu
yabancılaşma tanımı “Modern Zamanlar”daki emekçi Şarlo’ya tıpatıp
uygulanabilir. Zincirleme iş düzeninin ortaya çıkardığı çılgınlıkla, grevciler,
işsizler, aç çocuklar, polisin şiddet hareketleri Amerika’daki çalışma
koşullarıyla ilgili korkunç bir tablo meydana getirmektedir.
“Modern Zamanlar”da öyle
detaylar vardır ki; bu detaylar büyük bir siyasal ve toplumsal açık
görüşlülüğün olduğu gerçeğini belirtmektedir. Polis tarafından öldürülen bir
grevci, yetimler evine götürülen kimsesiz çocukların ardından insanı buz gibi
donduran alaylı bir ara-yazı: “Devlet kimsesiz çocuklara bakmakla görevlidir.”;
ekmek çalan bir kızı polise bildiren bir burjuva hanım ve tabii kırmızı
bayrakla ilgili ünlü ayrım.
Chaplin işçileri,
kendine benzeyenleri neden gülünçleştirmeye çalıştı? Kapitalist toplumun
korkunç bir yergisi olan “Modern Zamanlar”da işçilerin eylemsizliklerini
göstermek istemiş olabilir ki bu da onun için yeni bir şey değildir. Burada
anlamda karışıklığa yol açacak bir yön yoktur. Ona ayak uyduranlar, onu taklit
edenle, izleyenler işçiler değildir. Tersine, O kendini rastlantısal olarak
onların önünde bulur, elinde anlamını kendisinin de bilmediği kırmızı bir
bayrağı sallamaktadır; ne var ki gösteriyi yapanlar ve polis için bunun çok
açık bir anlamı vardır. İşçiler önlerinde Şarlo olmak üzere yollarına devam
ederler. Şarlo bir kez daha başına gelenleri anlamayan zavallı tip
durumundadır. Rastlantı sonucu, yabancılaşmış ve siyasal bilinçten yoksun işçi
kendini, kendine rağmen sendika ve devrim savaşının içine itilmiş bulur ve
koşulların zoruyla taraf tutmak, seçmek durumunda kalır. Polislerce bir
devrimci gözüyle bakılınca er ya da geç gönüllü ve bilinçli bir devrimci olmak
zorunda kalacaktır.
Chaplin, kapitalist sanayinin
insanlık dışı işleyiş düzenini çok başarılı biçimde incelemiştir. Ama Chaplin,
aynı zamanda Şarlo’ya ve geleneksel “küçük adam” psikolojisine de sadık
kalmaktadır. Kurulu düzen tarafından ezildiği zaman devrimci savaşın bilinçli
bir mücahidi olmak o denli kolay ve basit değildir.
“Modern Zamanlar”daki
polislerin, kırmızıya karşı aşırı duyarlılık gösterdiği sahnelerde, taşlanan
kuşkusuz, şamar oğlanı yerine geçen bir ideolojiye karşı yürütülen bu kör
tutkudur. Şarlo emekçi ile yoksulu anlar ve polis tarafından aynı gözle
görülüp, aynı muameleye uğradığı zaman işçi sınıfının kaderini paylaşır. Halka
körlüğünü öyle gösterir ki, halk hem körü hem de onun serüvenini seyreder.
Birinin gözlerinin görmediğini görmek, körün görmediklerini en yoğun biçimde
görmenin ve anlamanın en iyi yoludur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder