6 Ekim 2011 Perşembe

Cyberpunk

Bruce Bethke’ nin 1980 yılında yazdığı “ cyberpunk ” isimli öyküsü bu kültürün hangi isimle anılacağını belirlemiştir. Ancak türün isim babası olmasına rağmen “ cyberpunk kültürü ” nün hareket noktasının aslen “Neuromancer” romanıyla William Gibson’ a ait olduğunu söylemektedir. Bethke’ nin de belirttiği üzere Gibsonsiber uzay”, “ matris ” ve “ sanal gerçeklik ” gibi kavramları ilk kez ayrıntılı olarak tarif eden kişidir.
Önceleri “ cyberpunk ( siberpunk ) ” terimi sadece genç, teknolojik hünerleri olan, etik tanımları olmayan, bilgisayar aracılığıyla vandal ve suça meyilli karakterler için kullanılırken, artık bir alt-kültür olarak insanları etkilemekte ve zaman içerisinde nereye gideceği kestirilemeyen bir olgudur. Sibernetik bilimi ve punk alt-kültürü “ cyberpunk ” kavramının teknoloji ve bireysellik olan iki temel noktasını belirleyen etkenlerdir. Makineler aracılığıyla gerçekleştirilen bir isyan hareketi olarak da görülebilecek “ cyberpunk ” hareketi ileri teknoloji içerisinde ve düşük yaşam seviyesinde yaşanır. İnsan ve hayvanlar arasındaki genetik karışımlara makinelerin de entegre olmasıyla kurgulanan gelişmiş teknoloji içerisinde varoluşun bilinmezliği haykırırken dehşet içinde bir “ antiütopya ” ya doğru yol alınmaktadır.

Cyberpunk sözcüğünün yaygın biçimde kullanılması aynı zamanda antolojist olan ve bir dönem " Isaac Asimov's ScienceFiction Magazine "de editörlük yapan Gardner Dozois’un 30 Aralık 1984'te “Washington Post” gazetesinde yayınlanan “Seksenlerde Bilimkurgu (SF in the Eighties)” adlı makalesinde William Gibson, Bruce Sterling, Levvis Shiner, Pat Cadigan ve GregBear'dan oluşan bir grup bilimkurgu yazarını " cyberpunk’ lar " şeklinde tanıtmasıyla gerçekleşmiştir. 80’lerde bir bilim-kurgu olarak tasarlanan “cyberpunk öğeler” günümüzde gerçeğe doğru genişleme gösterirken “cyberpunk hareketi” de doğru orantılı biçimde yayılım göstermektedir. Edebiyatla başlayan “cyberpunk hareketi” her ne kadar sinema tarihi boyunca içerisinde “cyberpunk öğeler” barındıran filmler mevcut ise de yine 80’lerle birlikte “cyberpunk edebiyatı” nın ardılı olarak kendini göstermeye başlamıştır. Bütün bunların içerisinde özellikle Japon manga ve animelerinin yeri de yadsınamaz ölçüde önem arz etmektedir. 80’lerin “ cyberpunk kültürü ” içerisinde önemli bir yeri vardır. Çünkü cyberpunk öğelerin çoğu o yıllarda görünür olmaya başlamışlardır. Çok uluslu şirketler kişisel bilgisayarlar, internet nüfus artışları ve alt-kültürlerin oluşması yoğun enformasyona maruz kalmaya iyice yaklaşılması gibi. Cyberpunk kurgular genellikle kokuşmuşluğunu hissettiren grotesk mekanlarda çokuluslu şirketler, ileri teknoloji ürünü yapayzekalar, cyborg lar gibi şeytani iktidarların karşısında hiçbir ideoloji tanımadan yalnızca kişisel değerlerinin ve yahut çıkarlarının etkisiyle kuralsızca mücadele veren tuhaf ayrıksı özellikleriyle fark edilen alt-kültür temsilcilerinin sanal gerçekliğin ön plana çıktığı distopik maceralarıyla bezenirler.


70'li yılların sonuna doğru gelinirken yavaş yavaş görünür hale gelen enformasyon toplumuyla birlikte mekanik aletlerle dijital çipler, demiryollarıyla iletişim ağları arasındaki yayılım da yer değiştirmeye başlamıştır. Mevcut sistemler bu yeni duruma adapte olmaya çalışırlarken her zaman olduğu gibi bu yeni durumun da içinde insan varoluşuna karşı bir şeyler olduğunu fark edenler seslerini duyurmanın yolunu bu kez siberalem’ de bulmuşlardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder